Ben, değişimi yaşadım…
Sancılı geçer geçiş dönemi. Başta sen kendin alışamazsın yeni kişiliğine, yeni ben’e.
Sonra sen alışırsın, ama bu sefer de başkaları alışmak istemez. Kimse gelişimi çok istemez aslında. Gelişim ve değişim insanları korkutur. Toplumu korkutur değişim. Değişim koyun sürüsünün peşinden gitmemektir bir nevi. Boyun eğmemek, nasıl geldiyse öyle gider düşüncesinden kurtulmak demektir.
Değişim güzeldir.
Kimi insan vardır, hep aynı kalır, hiç değişmez. Kimi insan vardır, durmadan değişir. İnsan sürekli değişen, sürekli gelişen bir varlıktır.
İnsanı hayvandan ayıran sahip olduğu akıl-zekadır. Beyin sürekli çalışır, sürekli bir düşünceden başka bir düşünceye geçer. Bu gelişim ve değişim sürecinde yaşanması gereken bir safhadır.
Önce, korkarsın bana ne oluyor dersin. Neden durmadan bu düşünceler aklımda? Ben sağlıklı düşünemiyor muyum yoksa?
Sonra, her şeyi sorgular, her şeyi gözlemlersin. Eleştiriye çok açıksındır, açık olman gerekir. Değişime ve gelişime uyumlu insan, eleştirinin ne kadar önemli ve yapıcı olduğunu bilir. Zaten, o da kendini sürekli mercek altında tutar. Onun savaşı kendisiyledir, onun tek rakibi kendisidir. O sadece kendisiyle ilgilenir. Kendini bulmaya ve geliştirmeye çalışır. Yalnızdır bu yolda, yalnız olmak zorundadır…
İnsan en iyi kendini anlatır, derler. Ne kadar doğru?… Ben emin değilim. O kadar az insan var ki kendini gerçekten tanıyan, kendi üzerinde düşünen. Artık her şey o kadar makineleşmiş ki. İnsanlar bile makine gibi, robot gibi olmuş. Nerdeyse kimse düşünmüyor ya da çok az kişi düşünüyor. ‘Sadece yaşamak’, ne kadar doğru. Hayat o kadar mucizevi ki… ‘Sadece yaşayarak’ geçer mi? O zaman bu beyin, bu en büyük hediye bize neden verilmiş?… Düşünmek için verilmiş.
“Düşünüyorum öyleyse varım” (Descartes)… Bir arkadaşım bana; “’Düşünmüyorum, yine de varım”diyebilir miyiz?” dedi. Ben de, ”Deriz tabi,” dedim. Yine Socrates gibi olacak, yine zıtlıklardan ana konu bulunacak ve yine ben aslında ikisi de doğru diyeceğim. Aslında ikisi de doğru…
Düşünmeliyiz, kendimiz üzerine, hayat üzerine, çevremizde olan biten üzerine, çevremizdeki insanlar üzerine. Kısaca, aklımıza gelebilecek her şey üzerine.
Soyut düşünme bence çok önemli. İnsan somut verileri, sorumlulukları yerine getirmeli, ama bunlar üzerine düşünememeli bence. “Şimdinin Gücü” (Eckhart Tolle- The Power Of Now), şimdi sadece sorumluluklarını yerine getir- geçmiş geçmişte kaldı, gelecek bir gün gelecek. Gelecekte bir gün acı çekeceksen, o an çekmelisin, önce değil. Önce çekilen acılar, duyulan endişeler zamanı gelince duyulacakların sadece derecesini arttırır.
Bir düşünelim, olaylar karşısında soğukkanlı olabilmek, o anda birden gelişir. İnsanın aklına gelen ilk düşünce genelde doğrudur. O anda verilen karar genelde doğrudur. Neden?.. Hiçbir önyargı altında kalmadan, içgüdüsel olarak verilir bu kararlar veya cevaplar. İçinden çıkar, derinden gelir ve o anda çıkar… Şimdinin gücünü ben bu şekilde yorumluyorum ve bu şekilde yaşıyorum, uyguluyorum.
Her zaman kendimi güven altında tutmayı seçtim ben ve şimdinin gücüyle yaşamayı da…
O zaman, nasıl başarabiliyorum? İki zıttı beraber yaşamayı. Bütünlük budur unutmayın: Zıtlar bütünü oluşturur. Sadece sorumluluklarımı yerine getirerek şimdinin gücünü hissediyorum. Geleceğe dair hayaller kuruyorum ve onlar için şimdi harekete geçiyorum. Zamanı gelmeden hiçbir şey için endişelenmiyor, kafamda kurmuyorum. Ben biliyorum ki akıl benim sadece hizmetçim, benim hükümdarım değil. Ben aklımı yönetiyorum, yönlendiriyorum. Onun beni yönetmesine, yönlendirmesine izin vermiyorum.
Değişim yaşıyorum, durmadan değişiyorum, gelişiyorum.
Durduramıyorum, kendim üzerinde çalışıyor, kendimi dinliyorum. Kendimi seviyorum, insanları seviyorum. Hayatı seviyorum, yaşamayı seviyorum. İnsan olduğumu hissediyor, nefes alıyorum. Acıyı içimde hissediyor, kalbimi dinliyorum. Ve yazmayı seviyorum, paylaşmayı seviyorum. Dinlemeyi seviyor aynı zamanda anlatıyorum. Konuşuyorum, gülüyorum, ağlıyorum… Değişimi yaşıyorum.